´´Ormanımıza dokunmayın´´

Alaplı Aşağı Dağ Köyü Sakinleri, köy sınırları içerisinde kalan Çanakçı Mevkii´nde açılması düşünülen taş ocağı işletmesi için ağaç kesim işlemlerini durdurmak ve usulsüz yöntemlerle alındığını iddia ettikleri işletme ruhsatını durdurmak için eylem yaptılar.

Çanakçı mevkiinde ellerinde, çeşitli sloganlar yazan dövizlerle toplanan kadınlı erkekli grup, taş ocağı işletmesi için kesim yapılacak alana kadar yürüyerek burada basın açıklaması yaptı.

Köylüler adına ilk konuşmayı yapan Köy Muhtarı Sezer Acar, işletme işletilen ÇED süreci de dahil tüm aşamalarda usulsüzlük yapıldığını iddia eden ve taş ocağı yapılacak alanın tamamının orman ve 1B alanı olduğunu ifade eden Acar şöyle konuştu.

 ´´Önce muhtarı olduğum Aşağı Dağ Köyü´ne bir yazı geldi. Gelen yazıda orman kesimi için ihale yapıldığı bildiriliyordu. Yazıyı alınca bu kesimin nerede yapılacağını öğrenmek için girişimde bulunduk. Kesimin, bir taş ocağı için yapılacağını öğrendik. Maden İşleri Genel Müdürlüğü 99.38 hektar alan için maden işletme ruhsatı vermiş ve biz bundan yeni haberdar olduk.  Aşağı Dağ Köyü sınırları içerisinde bulunan ve şu an ağaçların kesilmeye başlayacağı bu alanda bir taş ocağı açılması için 2012 yılında ÇED süreci yürütülmüş ve sonucunda ÇED raporuna gerek yoktur raporu verilmiş. Bu karar verilirken Çanakçı Mahallesi´ndeki 28 hane göz önüne alınmamıştır. Bir ÇED süreci yürütülmüş ise bundan neden haberimiz yok diye soruşturduğumuzda taş ocağının adresi olarak Aydın Yayla Köyü´nün gösterildiğini öğrendik. Taş ocağı sanki Aydın Yayla Köyü´nde işleyecekmiş gibi ÇED süreci yürütülmüş, böylece bizim köye, Aşağı Dağ Köyü´ne haber verme gereği duyulmamış.

´´HER ŞEY BİRBİRİYLE ÇELİŞİYOR´´

ÇED sürecinin kendilerinden habersiz yürütüldüğü iddiasını yineleyen Acar konuşmasını şöyle sürdürdü:

´´ÇED süreçlerinin gizli kapaklı yürütüldüğünü, halktan saklandığını duyardık da böylesini hiç duymamıştık. Bizim köyde faaliyet gösterecek taş ocağı için Aydın Yayla köyü adres gösterilip ÇED süreci resmen saklanmıştır. Usulsüzlük bununla da bitmemiştir. Maden ruhsat alanı 99.38 hektar için, yani neredeyse şu koca dağın tamamı için verilmiştir. ÇED süreci ise 9.6 hektar tutarındaki alan için yürütülmüş ve neticede bu kadar küçük alan için ÇED gerekli değildir kararı verilmiştir. Orman ve Su işler bakanlığı ise aynı alanda 30.5 hektar alanda ağaç kesileceğine dair izin vermiştir. İçerisinde fındık dikili taşınmazlarımız, fındık dikili 2B kapsamında taşınmazlarımız olan 100 hektar alan taş ocağı için ruhsata bağlanırken 25 hektarın altındaki alanlar için ÇED raporu gerekli görülmediği için, taş ocağı için kullanılacak alan 9.6 hektar olarak gösterilmiştir. Bu karar alındıktan sonra ise nerdeyse tüm orman alanını kapsayan 30.5 hektarlık alan için kesim izni verilmiştir.

Böyle bir hukuksuzluk var mı? Aydın Yayla Köyü adres gösterilerek Aşağı dağ Köyü´nde taş ocağı ruhsatı nasıl verilir? Ruhsat alanı farklı, ÇED alanı farklı, orman kesim izni alanı farklı olabilir mi? Hadi ÇED alanını küçük gösterdin, ÇED alanı dışında kalan 20.5 hektarlık alan için nasıl kesim izni verebildin. 50 yıllık fındık dikilen araziyi orman sayıp elimizden aldın. Bu nasıl orman korumadır ki bizim arazilerimizi de içine katarak 30 hektar alanı taş için birilerine teslim ettin.

Basın aracılığıyla tüm kamuoyuna sesleniyorum. Bu hukuksuzluğu duyurun ki buna son verilsin. Bizler bu hukuk dışı durumu öğrendiğimiz andan itibaren elimizden geleni yaptık. İki ayrı dava açtık. Biliyoruz ki mahkemeler bu hukuksuzluğa dur diyecektir. Korkumuz mahkeme bitene kadar binlerce ağacın kesilmesidir. Bu esnada dinamitler atılacak coğrafya tanınmaz hale gelecektir. Bu hukuksuzluk düzeltilinceye kadar bizler ve civar köyler tüm yasal ve meşru yöntemleri kullanarak sonuna kadar mücadele edeceğiz. Hukuka aykırı işer yapan herkesle de yargı önünde hesaplaşacağız.´´

´´ORMAN BİZİM GEÇİM KAYNAĞIMIZ´´

Köylüler adına konuşan Leyla Sevim ormanlık alanın tek geçim kaynakları olduğunu söyleyerek, ´´Biz bu köylerde doğduk. Bu doğa içinde yaşadık. Fındık paralarıyla çocuklarımızı büyüttük, askere gönderdik, gelin ettik.  Çocuklarımızı bu fındık paralarıyla üniversitelerde okuttuk.  Bir çok aile evinin kışlık ihtiyacını kestane parasıyla karşılıyor. Ormanlarımıza, taş ocağı açılarak kıyılmasını kesinlikle istemiyoruz. Sadece maddi açıdan değil verilen zarar. Bu ocak tüm doğal güzelliğimizi mahvedecek. Yol boylarında rastlamışsınızdır. Geyikler, ceylanlar geziyor. Bu dere Alaplı´ya kadar çamur akacak. Biz ormanlarımızı, doğamızı seviyoruz. Taş ocağı açılmasını kesinlikle istemiyoruz´´ dedi

Ülker Keskin isimli köylü ise ´´Dedelerimizden kalan fındık bahçelerinin kesilmesini istemiyoruz. Bizler geçimimizi buradan sağlıyoruz. Nerede bu hak, bu adalet? Sadece zengine mi var? Bu dereler bizim, bu ormanlar bizim. Bu uygulamaya bir an önce son verilmesini istiyoruz. Hukuk varsa hukukun işlemesini istiyoruz.  Oy isteme zamanı kapımıza dayanıyorlar, ne yüzle gelecekler?  Ermenek´te de zeytinler kesildi, kimse arkasında durmadı. Biz öyle olmak istemiyoruz. Fındıklarımıza sahip çıkmak istiyoruz. Köylü olarak zaten her yönden mağdur edildik. Köylünün fındığına dokunmayın bari´´ şeklinde konuştu.

´´İKİ KÖY SUSUZ KALACAK´´

Selahattin Can isimli köylüde, ´´60 senedir bu ormanda çalışıyorum. Hiç böyle bir durum yaşamamıştık. 75 yaşındayım, tüm ömrüm bu ormanda geçti. Burada taş ocağı istemiyoruz´´ şeklinde konuştu.

Başka bir köylü de tahrip olacak olanın sadece orman ve fındıklık olmadığını belirterek, ´´yaklaşık 500 hanenin içme suyu bu alandan sağlanıyor. Taş ocağı açıldığında 2 köy susuz kalacak. Dere boyunca daha önce işletilen ve şu an terkedilen iki taş ocağı var. Gidin bakın. Çevreye özellikle dereye verdikleri zarar ortada´´ diye konuştu.

OKUMUŞOĞLU: ´´HER AĞACIN HESABINI SORACAĞIZ´´

Köylülerin Avukatı Yakup Okumuşoğlu da gazetecilere yaptığı açıklamada, konunun köylüler tarafından kendisine aktarıldığı andan itibaren harekete geçtiklerini ve 17-18-19 Mart tarihlerinde ilgili kurumlarda araştırmalar yaptığını belirterek şunları söyledi.

´´İlgili kurumlardan gerekli bilgi ve belgeleri aldıktan sonra Zonguldak İdare Mahkemesi´nde 2 ayrı dava açtık. Bu belgeleri incelediğimizde şunları gördük. Maden işletme ruhsatı 99 küsür hektar alan için verilmiş. 9.6 hektar bir alan için ÇED süreci yürütülmüş. Böylece 25 hektarın altında olduğu için ÇED´e gerek yoktur kararı veriliyor. Ruhsat alanı 99.38 hektarken, 9.6 hektarlık alanda ÇED sürecinin yürütülmesi tamamen ÇED raporundan kaçmak içindir. Bunun yanında 9.6 hektar alan için ÇED süreci yapılmasına rağmen Orman ve Su İşleri Bakanlığı 30.5 hektar alan için orman kesim izni vermiş. Bu baştan aşağı ÇED sürecine aykırı ve böyle bir alanda maden işletme izni verilmesi mümkün değil. 2.37 hektarda işyeri açma ve işletme ruhsatı verilmiş. Hiçbir veri bir diğerini tutmuyor. Asıl önemli olan ise ÇED süreci Aydın Yayla Köyü için yürütülmüş fakat taş ocağı Aşağı Dağ Köyü´nde. Dolayısıyla Aşağı Dağ Köylüleri 2012 yılında yürütülen ÇED sürecinden bugüne kadar haberdar olamamış. ÇED sürecine ilişkin de bir dava açacağız. Buradaki hukuksuzluğu, Türkiye´nin bir çok yerinde çevre mücadelesi veren bir avukat olarak söylüyorum görmedim, duymadım, bilmiyorum. ÇED alanı farklı, işletme alanı farklı, kesim alanı farklı. İşletmeci ne istemişse yapılmış. Bütün bu hukuksuzluklarla ilgili olarak yargıya baş vurduk. Sonucu bekleyeceğiz. Korkumuz bu arada karar çıkana kadar burada binlerce ağacın kesilmesidir. Burada büyük bir hukuksuzluk var. Bu hukuksuzluğa imza atanlarla er veya geç mahkemelerde hesaplaşacağız. Kesilen her ağacın, yere düşen her yaprağın hesabını soracağız.´´

Köylüler daha sonra olaysız bir şekilde ormanlık alanı terk ederek dağıldılar.

Haber: İzzet Aslanbay